top of page
  • Fuat Can Çalışkan

Aşıkken Beyniniz De Aşk Dolu


İnsanların aşk için en önemli organın kalp değil de beyin olduğunu söylediklerini duymuşsunuzdur. Nörobilimsel (sinirbilimi) bağlamda aşkın araştırılması sonucunda, şaşırabileceğiniz bazı ilginç sonuçlara ve bulgulara ulaşılmıştır. Beyninizde ve davranışlarınızda oluşan değişimlere ve artan kimyasallara beraber göz atalım.


Aşk Görkemli Olduğunda

Hiç çılgınca aşık oldunuz mu? Araştırmacılar genç aşıkların beyinlerini taradı ve sevdiklerine odaklandıklarında, bir dizi beyin parçasının aydınlanmaya başlandığını keşfetti. En önemli iki bölgeden biri başlangıçta araştırmacılar için biraz şaşırtıcıydı. İlk etapta, ilkel sürüngen beyninin bir parçası olarak da bilinen kaudat çekirdeğinin bu aşk dolu bireylerde oldukça aktif olduğunu keşfettiler. Beklendiği gibi, dopamin ve nörepinefrin ile ilgili beyin bölgelerinin de aydınlandığını gördüler. Her ikisi de zevkli aktiviteler ve heyecanla bağlantılı beyin kimyasallarıdır.

Bu tabloya baktığımızda aşıkların gece boyunca mesajlaşmasına, konuşmasına; dağ delmelerine, çölleri aşmalarına; sayfalarca şiirler yazmalarına şaşırmamalı. Görünüşe göre aşklarına odaklandıklarında beyinleri dayanıklılık, dirayet, odaklanma ve motivasyon sağlayan hormonlara bulanıyor. Bu da aşıklarımızı küçük Herküller haline getiriyor bile diyebiliriz.

Çikolata yediğinde, şeker tükettiğinde veya kokain kullandığında insanların ödül sistemi diye de adlandırılan dopamin sistemleri aktive olur. Beyin dopaminle dolar. Bu bölge aşık olduğumuzda da aktifleşir. Bu yüzdendir ki kötü bir ayrılığın etkileri zaman zaman uyuşturucuyu bırakmaya benzer semptomlar gösterir. Kişi enerjisiz hisseder. Depresif bir hale bürünür. İşlevselliği azalır. Çalışmak, gezmek, aktivitelere katılmak istemez. Sıklıkla geri dönmeyi ister.

Aşk ve Evlilik, Olanlara Verdiğimiz Anlam Bizlerde Duyguları Oluşturur

Bir ömür boyu süren araştırmalar sonucunda ilginç bir bulgu edinilmiştir. Birbirini idealleştiren çiftlerin daha mutlu bir evliliğe sahip olduğu gözlemlenmiştir. Peki bu idealleştirme de ne demek? Aslında olayları pozitif yorumlamak, başka birisinin yapacağı yorumlara kıyasla daha iyimser olan yorumlarda bulunmak da diyebiliriz. Sevdiğinizin yaptıklarını görürken iyi yorumlarla bunları görürseniz idealleştirmiş oluyor ve daha mutlu bir evliliğe sahip oluyorsunuz. Bunu okurken “sahte olur öyle ya” diye yorumlayanlarınız olacaktır. Ancak bu bir tercihten ibarettir. Aşkınızın doruklarda olduğu zamanları düşünün, olayları yorumlamanız bu dönemlerde büyük ihtimal oldukça olumluydu; kendinizi kötü hissettiğiniz veya mutsuz olduğunuz zamanları düşünün, bu dönemlerde de büyük ihtimalle her olayı kötü yorumluyordunuz ve kendinizi daha da mutsuz ediyordunuz. Olanlara verdiğimiz anlam bizlerde duyguları oluşturur, kötü yorumlarsanız mutsuz; iyi yorumlarsanız daha mutlu hissedersiniz.

Eşlerin kendi özel hayatlarında olan mutluluğun evliliklerine yansıdığı da gözlemlenmiştir. Bekleyeceğiniz üzere işinde daha mutlu olan insanların evliliklerinde de daha mutlu olduğu gözlemlenmiştir. Ayrıca arkadaşları ve ailesiyle daha çok vakit geçirme imkanı bulan insanların evliliklerinden de daha memnun olduğu gözlemlenmiştir.

Başka bir araştırma eşinin üzerinde etkisi olduğunu hissetmenin evlilikteki rolü üstüne yapılmıştır. Araştırmada, eşleri üzerinde etkisi olduğunu düşünen insanların evliliklerinden de daha memnun olduğu bulunmuştur.

Buluşma Geceleri ve Nörobilim

Yıllar geçmesine rağmen ilişkilerini hala canlı tutan çiftleri görmüşsünüzdür. Kaç yıl geçmiş olursa olsun, sanki daha dün tanışmış, birbirlerine aşık küçük çocuklar gibidirler. Bu çiftlerin hepsi için geçerli mi bilemem ama nörobilim ilişkiyi sıcak ve canlı tutmak için önerilerde bulunuyor. Nörobilimsel araştırmalara göre buluşma geceleri ilişkiyi taze ve canlı tutmaya yardımcı olabilir. Ancak bu tip gecelerin içeriği önemli. Yani çiftin bu geceleri özel ve yeni görmeleri, yeni bir yere, özel bir yere gitmeleri ilişkilerine katkıda bulunuyor. o yüzden her zamanki yere mi gideceğiz yaaa diyorsa çiftlerden biri; oraya gitmemek daha yerinde bir tercih olacaktır.

Başka çiftlerle buluşan ve zaman geçiren çiftlerin incelendiği bir araştırmada da kendi başlarına vakit geçirmektense başka bir çiftle vakit geçirenlerin evliliklerinden daha memnun olduğu gözlemlenmiştir. Yani ilişkinizde ihtiyacınız olan yenilik belki de başka bir çiftle vakit geçirmeye başlamak olabilir.

Kendinize İyi Bakın.

Kaynaklar:

Abbasi, I. S. (2017). Personality and marital relationships: Developing a satisfactory relationship with an imperfect partner. Contemporary Family Therapy, 39(3), 184-194.

Freeman, W. J. (2014). Societies of brains: A study in the neuroscience of love and hate. Psychology Press.

Hamilton, L. D., & Meston, C. M. (2017). Differences in Neural Response to Romantic Stimuli in Monogamous and Non-Monogamous Men. Archives of sexual behavior, 46(8), 2289-2299.

Hanson, R. (2009). Buddha's brain: The practical neuroscience of happiness, love, and wisdom. New Harbinger Publications.

Marazziti, D., & Stahl, S. M. (2018). Serotonin and Love: Supporting Evidence From a Patient Suffering From Obsessive-Compulsive Disorder. Journal of clinical psychopharmacology, 38(1), 99-101.

Tarlaci, S. (2012). The brain in love: has neuroscience stolen the secret of love?. NeuroQuantology, 10(4).

Toma, C. L., & Choi, M. (2016). Mobile media matters: Media use and relationship satisfaction among geographically close dating couples. In Proceedings of the 19th ACM Conference on Computer-Supported Cooperative Work & Social Computing (pp. 394-404). ACM.

222 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page